Yoga sadece bir an yaşanan bir olgu mu? Yaşamın her anına yaymamız mümkün mü? Okul ve sınavda yaşadığımız stresi nefesimizi takip ederek, vücut farkındalığımızı geliştirerek bertaraf edebilir miyiz? 


Zen felsefesine göre kendimizi sıktığımızda, enerjinin doğal şekilde işleyen akışına izin vermiyoruz. Bu tıpkı nehirde akmakta olan suyun önüne duygusal problemlerden kaynaklanan (yetersizlik hissi, korkular, endişe, çalıştıktan sonra bile kendini oluşa bırakamama, ön yargılar (kendimize ve eğitmenlerimize), aşırı kontrollülük, mükemmeliyetçilik gibi bir çok şey) bir set çekmek gibi oluyor. O seti ise kırmaya çalıştığımızda bocalıyoruz. Çünkü nereden başlayacağımızı bilemiyoruz. Halbuki tüm o duygusal sorunları, engelleri önümüze getiren zihnimizin ta kendisi değil mi? Aklınıza şu sorunun geldiğini duyar gibiyim: iyi de zihnimiz zihnimiz diyorsun, kullanmayacak mıyız onu, kenara mı bırakacağız, o zaman nasıl sınava odaklanacağız? İşte burada şunun altını çizmem gerekiyor: zihin mükemmel bir araç, evet. Öyle ki atomun alt parçacıklarını hayal edip, quantlara ayrıştıran, resimlerdeki renklerin insanların duygusal yapısını değiştirebildiğini anlayabilen, otuzüç sesi aynı anda duyup ayırt edebilen ve hatta bunları vokal olarak icra edebilen inanılmaz bir enstrüman. Ama her enstrüman gibi zaman zaman akord etmemiz gerekiyor. Eğer bas gitarı alıp en ufak şey yapmadan gelişine çaldığımızda nasıl ahenkli, senfoniyle oturan bir müzik ortaya çıkartamıyorsak, aynı şekilde zihnimiz de onu stresten ve negatif düşünce kalıplarından arındırmadığımızda gene aynı bet sesleri çıkartmaya başlıyor: "ne biçim soru bu, ben bunu yapamam, Ayşe daha başarılı, ya beklediğim gibi olmaz ise, buna vaktim yok, mutsuzum, erkek arkadaşımdan ayrıldım başlarım bu derse" gibi.

Zihin bu kalıplarla karşılaştığında, onu şaşırtmamız gerekiyor. Zihni şaşırtmak da ne demek diyorsunuz belki. Mazallah bir de öyle kalırsak ne olacak halimize diyebilirsiniz. Ama bahsettiğim kavram, zihnin rutin kalıplarının dışına çıkartmak ve gözlem yapmaktan ibaret. Söylemesi kolay olan, pratikte genellikle sabırla sınırlı olduğumuz bir şey bu. 
Yakın zamanda öğrencilerimizden birinin dikkat eksikliği olduğunu öğrendim. Bir türlü konsantre olamıyor, derslerde eğitmeni dinlemekte güçlük çekiyordu. "Peki" dedim ona, "nasıl oluyor da yoga sınıfında her hareketi ve konuşmayı hatırlıyabiliyorsun? (söylediklerimden alıntı yapmayı çok seven bir arkadaşımızdı)" Cevabını bilmiyordu. Belki bu soruya şu şekilde yaklaşmamız daha uygun olur. Yoga esnasında zihin fiziksel bir girdiye odaklanıyor; bacaklarının arkasındaki esneme veya yoğunluk, bisepslerin şişmesi, öne eğilmelerde belden aşağıya doğru olan uzama gibi. Ve zorlanma gerçekleştiğinde 'nefesi' hatırlıyor. İleri seviyelerde 'nefesi' o zorlanmanın olduğu bölgeye yönlendiriyor. Kendiyle başbaşa kaldığı sırada ise zihninden onlarca şey geçiyor elbette. Akşama eve gidince yetiştirmesi gereken şeyler, sokaktan geçenlerin sesleri, vücudunda o şekilde oturmaktan rahatsız olan bölgelerin acısı sızısı, eğitmen beni bu pozisyonda ne tutuyor diye öfke... İşte o anda gene imdadımıza nefes yetişiyor. Her nefes alış 'ben' dediğimiz kapıyı içeri, her nefes veriş o kapıyı dışarı açıyor. Zamanla o 'ben' dediğimiz kapıdan da kurtuluyoruz. Sadece bir an için nefesle var olabilmek için. O zahmetsizce ve kusursuzca içimize nüfus ediyor. Biz halen ne diye itiyoruz ve çekiyoruz?

İşte benzer durum derste ve sınavda yaşadığımız stresle baş etmemizde de mümkün. Ne zaman kendimizi gergin hissediyorsak, nefesi ve duruşumuzu hatırlıyoruz. Belki çok yayıldık sıraya, sandalyeye, yere, belki çok kasıyoruz belimizi ve kalçamızı geriye çıkartıyoruz (bayanlar genellikle karın kaslarını aşırı derecede kasıyorlar), belki dinleyeceğim diye veya soruyu cevaplayacağım diye nefesimizi tutuyoruz. İçinde bulunduğumuz duruma zihin bakış attığında --ki bu zihnin aslında kendine dönüp bakması-- cereyan eden olayın yansımalarının benliğimizde oluşturduğu etkisi gittikçe yoğunluğunu kaybediyor. Ve yerini daha rahatlamış, en azından içinde bulunduğumuz anı yaşamamıza imkan verecek yapıya bırakıyor. 

Yollar sonsuz. Kimi yoga ile, kimi tai chi ile, kimi müzikle, kimi yazarak, kimi dans ederek, kimi gülerek ve güldürerek (evet bu da en doğal yöntemlerden), kimi müzik yaparak, kimi çayını yudumlarken 'ahhh' hecesini zikrederek bunu yapıyor. Yöntem ne olursa olsun, tek bir şey değişmiyor: nefes seni yaşama bağlayan ana kanalın. Onunla olan aşkınızda size mutluluk ve stresten arınmış günler diliyorum.


Sevgiyle

Özber Çin 

Ücretsiz bilgi almanız için sizi arayalım!