Öfke Kontrolü (Uygulama)

Hepimiz hayatımızda kızmış, üzülmüş ve sabredemeyeceğimizi düşündüğümüz bir takım olaylarla karşılaşmışızdır. Söz konusu durumlar elbette ki kaçınılmazdır. Ama bu bizim bahsi geçen olayların etkilerinden kendimizi arındıramayacağımız anlamına gelmez. Bilakis öfke, endişe, hüzün ve hayal kırıklığı gibi sözde olumsuz etkilerle karşılaşmamız ve onları etkin bir şekilde alt etmemiz gerekir. Buna Doğu’da ‘kendiyle baş etmek’ denilmektedir. Nefsin hakimiyeti ile kişi, egosunun körüklediği öfke oyunlarından sıyrılır ve aydınlık bir bakış açısından olayları gözlemeye geçiş yapar.

Peki bunu nasıl yapacağız? Dilerseniz bunu küçük bir uygulama üzerinde anlatalım. 


Uygulama 1: Nefesin Hazırlanması

  • Yere bağdaş kurarak oturun, eğer bacaklarınız gerginlikten dolayı rahatsız oluyor ise bir sandalyeye oturun ve sırtınızı yaslamadan dik durmaya çalışın. Avuçlarınızı dizlerinizin üzerine içleri tavana bakacak şekilde bırakın. Sırasıyla, yüzünüzü (kaşlarınızı, yanaklarınızı ve dudak kenarlarını, çenenizi), boynunuzu, omuzlarınızı ve avuçlarınızın içini gevşetin. İçinizden kendinizi ana teslim ettiğinizi, akışın parçası olmayı arzuladığınızı geçirebilirsiniz.
  • Şimdi dikkatinizi göbek deliğinizin bir parmak kadar üstüne koyun (dikkatimizi toplamakta zorlanıyor veya problem yaşıyorsanız, kendinizi zorlamayın, sağ elinizi göbek deliğinin biraz üstüne yerleştirin. İleride bunu ellerinizi kullanmadan da yapabileceksiniz). 
  • Dilinizin ucunu damağınızın önüne, dişlerinizin gerisine yerleştirin ve ağzınızı kapalı tutun. Dudak ve yüz gevşekliğini korumayı ihmal etmeyin.
  • Bu aşamada burnunuzdan yedi kez nefes alıp vereceksiniz. Nefes alış veriş hızınız bir döngü gibi olmalıdır. Yaşam nasıl bir döngüyü takip ediyorsa, nefesimiz de benzer bir işleyişe kavuşmalıdır. İlk aşamada bir saniyede nefes alıp, bir saniyede nefes vereceğiz. Burada dikkat edilmesi gereken dikkatin elinizi koyduğunuz yerde, yani göbek deliğinizin bir parmak kadar üstünde olmasıdır. Bir dalganın midenizi hava ile doldurduğunu hayal edebilirsiniz. Nefes alırken midenizi kasmadan şişirin ve elinizin kalktığını hissedin. Nefes verirken de göbeğinizi kasmadan, elinizle onu sırtınızın duvarına yapıştırıyormuş gibi fazla zorlamadan iterek ciğerlerinizdeki nefesi boşaltın. (İleriki aşamalarda hayal gücümüzü de devreye sokarak, nefes aldığımızda temizleyici beyaz bir dumanın ciğerlerimizi ve iç organlarımızı sarmaladığını, nefes verirken de mala’yı (Ayurveda’da toksine denk gelen şey) söküp alarak kara bir duman olarak dışarı attığımızı gözümüzün önünde canlandıracağız). Bu egzersizi yedi kez tekrarlayın.


Uygulama 2: Dikkatin Beden Üzerinde İlgili Noktalara Odaklanması


Beden eski öğretilerde Yaşam Ağacı gibi birbiri içine geçmiş bir enerji örgüsü olarak ifade edilir. Bu tüm yaratılışla bağları olan sarmallar şeklindedir. Dolayısıyla sizde olan değişimler tüm örgüyü, örgüde oluşan salınımlar ise sizi etkiler. Bir değişim yapmak istiyorsanız, onun ta kendisi olun sözü bu yüzden son derece anlamlıdır. Kendimizde gerçekleştireceğimiz küçük değişimler bile büyük sonuçlar doğurabilir.

Beden ağacımız enerjiyi çeviren merkezlerle donatılmıştır. Bunlar yoga felsefesinde Chakra (Çark/Tekerlek) olarak bilinir. Chakralar bedenimizde sinir düğümlerinin toplandığı noktalara denk düşer (elbette bu rastlantısal değildir, enerji bedenimiz ile fiziksel bedenimiz bir diğerinin yansıması niteliğindedir).

Bu uygulamada iki chakramıza odaklanacağız. Swadhistana (Kasık) ve Nabhi (Göbek).

Ama öncelikle dikkat üzerinde konuşmamız daha doğru olur. Dikkat tüm Doğu öğretilerinin temelini teşkil eden ana unsurdur. Dikkatimiz nerede ise, biz ‘o’yuzdur. Dolayısıyla dikkati içini doldurduğu kabın şeklini alan bir tür suya benzetebiliriz. O suyun sıcaklığı, rengi, doygunluğu tamamen kişiye özeldir ve her şey de olduğu gibi arındırılıp, mutlak farkındalığa taşınabilir. Konumuz öfke kontrolü olduğu için dikkat ayrıca büyük önem taşımaktadır. Öfke dikkatin baş düşmanıdır. Öfkenin alevleri vücudunuzu sardığında (ki bu Swadhistana ve Nabhi chakralarından başlayarak yayılır), sağlıklı düşünmek, doğru kararları almak uzun bir koridorun ucunda size el sallayan küçük bir şekle dönüşür. Ama dikkatinizi sözü geçen bu uygulamalar ile (veya doğal kontrol mekanizmanızla) koruyabilirseniz, onu ısınan Swadhistana ve Nabhi chakralarınıza yoğunlaştırarak serinletebilir, anın gerektirdiklerini daha düzgün bir şekilde icra edebilirsiniz.

Bu kısımda bahsedilmesi gereken bir diğer konu ise Swadhistana ve Nabhi Chakralarının ortaklaşa yönettiği organımız, yani Karaciğerimizdir. Karaciğer vücut üzerinde biriken mala’yı (toksin) atmak ve saf enerjiyi beyne sağlamak gibi önemli bir görev üstlenmiştir. Bu organın sağlıklı çalışması, beyin için kaliteli (ve sürekli) bir enerji akışı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla öfkenin etkisiyle karaciğer enerjisinin büyük bir kısmını sıcaklık ve tutarsız düşüncelere ayırarak harcar. Bu durum karaciğerin ürettiği enerji kalitesini düşürdüğü gibi, beynin ve karaciğerin işleyişini de bozar. İleri aşamalarda şeker hastalığına bile sebebiyet verebilir.

Bu ön bilgilerden sonra uygulamamıza geçelim.

  • Yere bağdaş kurarak oturun, eğer bacaklarınız gerginlikten dolayı rahatsız oluyor ise bir sandalyeye oturun ve sırtınızı yaslamadan dik durmaya çalışın. Avuçlarınızı dizlerinizin üzerine içleri tavana bakacak şekilde bırakın. Sırasıyla yüzünüzü (kaşlarınızı, yanaklarınızı ve dudak kenarlarını, çenenizi), boynunuzu, omuzlarınızı ve avuçlarınızın içini gevşetin. İçinizden kendinizi ana teslim ettiğinizi, akışın parçası olmayı arzuladığınızı geçirebilirsiniz.
  • Sağ elinizin parmak uçlarını sağ kasığınıza bastırın. Bu sırada içinizden şunu geçirin: “Ben bu öfke değilim, ben bu düşünceler değilim. Ben sadece saf bir ruhum ve saf dikkatim. Dikkatimin ruhumun yolunda olmasını diliyorum.” Afirmasyonu çeşitlendirebilirsiniz. Dikkatiniz parmaklarınızın temas ettiği noktada olsun. Bu esnada kendinizi sıkmayın zorlamayın, sadece anın akışına bırakın. Etrafınızda olan bitenler, sizin deneyimlediğiniz andan daha değerli değil, bundan emin olun. Nefesinizin burundan alınıp verildiğinden emin olun. Kesinlikle nefesinizi tutmayın. Ve bu afirmasyonu üç kez içinizden, sözleri kendi duyacağınız şekilde tekrarlayın.
  • Şimdi elinizi yükseltip, sağ kaburganızın altına karaciğerinizin üzerine koyun (dilerseniz bunu sol elinizle de yapabilirsiniz, amaç dikkatinizi zorlamadan temas ettiğiniz yere iliştirmek). Burada afirmasyon olarak şöyle diyebilirsiniz: “Ben bir şey yapmıyorum, her şeyi yapan sensin (yaratıcı). Her şeyi veren ve alan sensin. Tüm planlarımı, düşüncelerimi ve dikkatimi sana teslim ediyorum. Çünkü sen onların kaynağısın.” Afirmasyonu çeşitlendirebilirsiniz. Dikkat edilmesi gereken şey, odağımızın hem kelimelerin kalpten söylenmesinde hem de elimizin temas ettiği nokta da olması. Bu sözlerin ve dikkatinizin saf etkisiyle karaciğerinizin Himalaya’ların serinliğine kavuştuğunu hissedebilirsiniz. Nefesinizin burundan alınıp verildiğinden emin olun. Kesinlikle nefesinizi tutmayın. Ve bu afirmasyonu istediğiniz kadar (ya da serinliğin elinizin altına yerleştiğini hissedene kadar) tekrarlayabilirsiniz. 
  • Uygulama 3: Düşüncelerin ve Şüphelerin Ötesi: Meditasyon


Meditasyon, düşüncelerin ve şüphelerin durduğu, bütünün parçası olduğunuzu fark ettiğiniz andır. Hemen herkes tarafından farklı bir şekilde deneyimlenir. O yüzden diğer kimselerin neler hissettiğinden ziyade kendi yolunuzda ilerlerken vakıf olduklarınıza odaklanın. Çünkü ruhunuz bu anı (ve tabiri caizse sizi) seçti. Bunun keyfini sürün. Bırakın o önemli olduğunu ‘düşündüğünüz’ şeyler, konular, deneyimleyeceğiniz o zamandan paçasını kurtarmış anda erisin gitsin, arınsın. Bu konu benim için neden bu kadar önemli diye sorun kendinize. Cevaba odaklanmayın, sadece sorun. Cevap, ruhunuzun bütünün parçası olduğunu deneyimlediğiniz anın ardından gelecektir.

Meditasyonun ne olduğunu anlatamazsınız. Ama ne olmadığını ifade edebilirsiniz: bir sese, kokuya, kişiye, konuya, olguya, resme veya hareketli resme odaklanmak, trans hali, kendinden geçme, uyumak değildir. Dikkat her daim ruhunuzda ve bütünün kendisindedir. Etrafınızda olan bitenden haberdarsınızdır (hatta yeri geldiğinde en ufak çıtırtı, kalp atışlarını, havadaki küçük dalgalanmaları bile hissedebilirsiniz). Ama siz orada o anda, ruhunuzun serin derinliği ile sarmalanmayı ‘seçmişsinizdir’. Bunu kendinizi zorlayarak, hırsla, sertlikle yapamazsınız. Bunu gevşek, disiplinsizce, süreklilik arz etmeyecek bir şekilde de yapamazsınız. Sadece kendinizi yaratıcının suretlerinden biri olan ana teslim ederek gerçekleştirebilirsiniz. Gün içersinde on beş dakika sabah kalktığınızda, on beş dakika akşam yapılan (mümkünse tam yatağa girmeden önce değil, uykunuz yokken) meditasyon, düşüncelerin bedeniniz üzerindeki ağırlığını alır, günün daha zinde bir şekilde geçmesini veya akşamleyin yatağa girdiğinizde deliksiz bir uyku çekmenize yardımcı olur. Bu esnada bedende barınan kendini yenileme düzeni devreye girer, sizin sağlıklı ve dengede olmanızı sağlar.


Şimdi uygulamamıza geçelim.

  • Yere bağdaş kurarak oturun, eğer bacaklarınız gerginlikten dolayı rahatsız oluyor ise bir sandalyeye oturun ve sırtınızı yaslamadan dik durmaya çalışın. Avuçlarınızı dizlerinizin üzerine içleri tavana bakacak şekilde bırakın. Sırasıyla yüzünüzü (kaşlarınızı, yanaklarınızı ve dudak kenarlarını, çenenizi), boynunuzu, omuzlarınızı ve avuçlarınızın içini gevşetin. İçinizden kendinizi ana teslim ettiğinizi, akışın parçası olmayı arzuladığınızı geçirebilirsiniz.
  • Sağ elimizi kalbimizin üzerine koyalım. Kendimizi zorlamadan dikkatimizi yoğunlaştırarak, avucumuzun altında atan kalbimizi hissetmeye çalışalım. Bir süre dinleyelim. Beş altı saniyelik bu süreçten sonra şu afirmasyonu söyleyelim: “Ben saf sevgiyim. Senin (yaratıcının) en saf parçanı içimde taşıyorum. Ben saf bir ruhum. Sevgi okyanusunda bir damlayım.” Bunu hissederek, kalpten tekrar edelim. Sayısının bir önemi yok (elinizin altında bir serinlik hissedene dek tekrarlayabilirsiniz). Burada önemli olan sizin anın parçası olduğunuzu hissetmeniz. 
  • Şimdi elimizi alnımıza koyalım ve başımızın ağırlığını avucumuzun içinde hissedecek şekilde başımızı önümüze eğelim. Dikkatimiz başımızın üstündeki bombeli kısımda olsun(bebekken yumuşak olan bölge, bıngıldak kemiği). Şu afirmasyonu söyleyelim: “Ben affediyorum. Her şeyi ve herkesi, tüm olayları ve kendimi affediyorum. Çünkü herkes kendi doğasını uyguluyor. Benim doğam sevmek ve affetmek.” Burada kişilere ve olaylara odaklanmayın. Sadece affedin. Affetmek kabul etmek, sen haklısın, ben haklıyım ya da tersi demek değil. Anlamı her şeyi yaratıcıya bırakmak, onun ellerine teslim etmek. Bu yükün bilinç altından kalkmasına yardımcı olacaktır.
  • Bu aşamada dikkatimizi bıngıldak kemiğinin bir karış kadar üstüne yükselteceğiz. İlk zamanlarda bunu elimizle bıngıldak kemiğine saat yönünde hafifçe bastırarak masaj yaptıktan sonra elimizi bir kaç parmak havaya yükseltip, dikkatimizi burada tutup, elimizi dizlerimizin üzerine gevşek bir şekilde bırakarak yapacağız. İleride dikkatimiz kendiliğinden taç chakramızın üzerine gelecek. Adeta bir tüy tanesi gibi zahmetsizce. Burada şu afirmasyonu söyleyebiliriz: “Ben bütünün parçasıyım, huzuru sükuneti ve bu durumun neşesini deneyimlemeyi seçiyorum.” Bu sözleri bir kaç kez tekrar ettikten sonra düşünmeyi bırakın. Bu başta sürdürmesi zor bir uygulama gibi gelebilir. Ama kendinizi serbest bırakırsanız, aklınıza üşüşen düşünceleri kovalamaya çalışmaz, geldikleri gibi gideceklerinden emin olursanız, bir süre sonra daha az sıklıkla geldiklerini, nihayetinde bir daha uğramadıklarını (bu düzenli olarak yapıldığında gözlemlenir) fark edeceksiniz. İşte o anda gerçekten var olursunuz. Yaşamınızda daha önce hiç olmadığınız kadar.
  • * Gözleriniz kapalı iken dikkatinizi daha rahat muhafaza etmeniz normal de olsa bazı durumlarda gözler açılma isteği ile dolabilir. Bu durumda kendinizi hiç zorlamayın, açın ve önününüzde yanan bir mum var ise onun alevlerine, yoksa tavana yakın bir noktaya bakın. Burada gözlerinizi odaklamayın, sadece bakışlarınızı dinlendirin. Bir süre sonra göz yuvarlarınızın gevşediğini ve kendiliğinden kapanmaya ihtiyaç duyduğunu göreceksiniz.
  • Düşünceler yoğun bir şekilde geldiğini hissediyorsanız, şöyle mırıldanın: “Ben bu düşünceler değilim, ben saf bir ruhum, her şeyi sana (yaratıcıya) teslim ediyorum.” Bir kaç kez tekrar edebilirsiniz. Sizi anı deneyimlemeye geri döndürdüğünü göreceksiniz.
  • Yaklaşık altı yedi dakika hiçbir şey düşünmeden durduktan sonra, gözlerinizi yavaşça açın ve nefes aldığınız, bu anı yaşadığınız için yaratıcıya teşekkür edin. Bu size yaşamın muhteşem bir hazine olduğunu hatırlatacaktır. Yerden veya sandalyeden kalkmadan evvel en az bir dakika geçmiş olmasına özen gösterin. Kan basıncının yerine gelmesi için derin bir nefes alıp 5-6 saniye kadar tutabilir, yavaşça burnunuzdan nefes verebilirsiniz. Bunu iki kez tekrarladıktan sonra biraz dinlenip, öyle kalkabilirsiniz.

Özber Çin

Ücretsiz bilgi almanız için sizi arayalım!